Şizofreni Artık Tedavisi Olan Bir Hastalık
Şizofreni artık genetik kökenli, çaresi olmayan bir hastalık olarak değerlendirilmiyor. Erken evrede hastalığın ilk belirtileri ortaya çıktığında psikoterapi ve sosyal terapi gören hastalar ömür boyu ilaç kullanmadan normal yaşamlarını sürdürebiliyor.

Murat Sezer, ailesiyle İstanbul'da yaşamasına karşın, Ankara'daki bir üniversiteyi kazanmasına çok sevinmişti. Nihayet ailesinden bağımsız bir yaşamı olacak, gençliğini hiçbir baskı altında kalmadan doyasıya yaşayabilecekti.

Ancak bir sene sonra okul yatakhanesindeki yaşama ayak uyduramayacağını anlayıp, yeniden İstanbul'a ailesinin yanına döndü. Birkaç yıl sonra üniversiteye geri dönme girişimi yine başarısızlıkla sonuçlandı ve ailesinin yanına kesin dönüş yaptı.

Murat (gerçek adı değil) sürekli sesler duyuyor, geceleri uyuyamıyor ve yemek yemeği reddediyordu.

O dönemde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Bir noktadan sonra yemek yemeyerek veya yıkanmayarak dünyayı kurtaracağımı sanıyordum. Düşüncelerim ve inançlarım tümüyle gerçek dışıydı."

Murat birkaç kez hastaneye kaldırıldı ve psikiyatrik tedavi gördü. Ancak kendisini kurtaran psikoterapi ve sosyal terapi kombinasyonuydu.

İlaç yeterli değil

Son günlere dek şizofreni tedavisi olmayan, yaşam boyu süren ve bazı genlerin talihsiz kombinasyonu sonucu ortaya çıkan bir hastalık olarak değerlendiriliyordu. Hastalar bir ömür boyu ilaçlara bağımlı olarak yaşamak zorundaydı.

Şimdi bilim adamları şizofreninin büyük ölçüde çevresel faktörlerden etkilendiğine ilişkin kanıtlar elde ediyor. Son yapılan çalışmalar yepyeni tedavi yöntemlerinin yolunu açıyor. Doktorlar artık terapi ve sosyal çalışmaların pek çok şizofreninin tedavisinde mucizeler yaratabileceğine inanıyor.

"Hastaların düzelmesi için terapi görmeleri şart" diye konuşan Newcastle Üniversitesi'nden psikiyatrist Dr.Douglas Turkington, "İlaçlar tek başına yarar sağlamıyor" diyor.

Son araştırmalar

Acta Psychiatrice Scandinavia adındaki bilim dergisinde yayımlanan son bir araştırma bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışma olarak dikkat çekiyor. Bu çalışmaya göre hastalığın ortaya çıkmasında çocukluk dönemindeki bir travma veya cinsel taciz çok önemli bir rol oynuyor.

Şizofreni genel olarak genetik ve çevresel faktörlerin birbirleriyle etkileşiminin bir sonucu olsa da, İrlanda Royal College of Surgeons'dan Dr.Mary Clarke'a göre, "genetik tek başına hastalığa yol açmaz, yalnızca çevresel faktörlerden kimlerin etkilenebileceğini işaret eder."

Daha önceki 46 çalışmayı yeniden inceleyen Auckland Üniversitesi'nden psikolog John Read, erkek hastaların yüzde 59'unun, kadın hastaların yüzde 69'unun çocukluklarında fiziksel ve cinsel tacize maruz kaldıklarını ortaya çıkarttı.

Başka bir araştırma ise terk edilme ve duygusal tacizler de hesaba dahil edildiğinde, bu yüzdelerin erkeklerde yüzde 85'e, kadınlarda yüzde 100'e tırmandığını gösterdi. Read bu konuda şu açıklamayı yapıyor: "Dünyada milyonlarca insana şizofreni teşhisi konuluyor. Aslında bu tanı gerçek sosyal nedenleri maskeliyor ve insanların daha etkili ve insani tedavi olanaklarından yararlanmasını engelliyor."

Erken müdahale önemli

Bu araştırmanın kümülatif etkisi psikiyatri dünyasının en üst katlarına kadar ulaştı. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin ağustostaki yıllık toplantısında, birliğin başkanı Steven S.Sharfstein anti-psikotik ilaçların yılda 6.5 milyar dolarlık bir satış rakamına eriştiğini ve nedenle akıl hastalıklarına gereğinden fazla ilaç verildiği inancının yaygınlaştığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:

"Profesyonel olarak biyo-psiko-sosyal modelin biyo-biyo-biyo model olmasına izin verdik. Ekonomik olanaksızlıkların gündeme geldiği şu günlerde bile haplar tedavinin temelini oluşturuyor."

Araştırmaya göre şizofrenin ilk belirtilerine tepki verildiği takdirde, hastaların ömür boyu ilaca bağımlı olmaları engellenebilecek.

Gerçekten de 20'li yaşların başlarındaki dağınık düşünce, kuruntu ve halüsinasyonlar ile tanımlanan krizlere terapi ile müdahale edildiğinde hastalığı hafifletmek mümkün olabilir.

Genetik katkı önemli

"Doğru bir şekilde ele alındığında bu yaklaşım büyük fayda sağlayabilir" diye konuşan psikiyatrist Dr.Shankarnayan Srinath, "Eğer insanlara bu evrede yardımcı olursak, çektikleri sıkıntıların ne anlama geldiğini anlayabilir. Eğer bu evrede müdahale edilmez ise, hastalık kronikleşir ve hasta ömür boyu psikiyatrik hasta konumuna gelir" diyor.

Bu araştırmanın ortaya çıkarttığı bulgular şizofrenide genetik katkının önemini ortadan kaldırmıyor.

Bilim adamları yüzlerce genin bir araya gelmesiyle hastalığa yakalanma eğiliminin arttığına inanıyor.

"Fakat genler çevresel faktörler olmadan faaliyete geçmez" diye konuşan Londra'daki Tavistock ve Portman Klinikleri'nin direktörü Dr. David Taylor, "Bu hastalar kendileri de depresyona yatkın olduklarını itiraf ederler. Ancak terapinin sonuçları çevresel faktörlerin önemini bir kez daha öne çıkartıyor."

Az sayıda gen

Bundan önce çok az sayıda genin akıl sağlığı üzerinde doğrudan etkisi olduğuna inanılıyordu.

"20 yıl önce şizofreni konusunda araştırma yapan bilim adamları genomun dizilimlerinin tespit edilmesi durumunda işlerinin kalmayacağını düşünüyorlardı. Şizofreninin iki ya da üç genin marifeti olduğu düşüncesi hakimdi" diye konuşan Dr. E.Fuller Torrey, "Bugün bunun böyle olmadığı artık kesin olarak biliniyor" diyor.

Newsweek, 12 Aralık 2005 sayısında yayımlanan habere göre, şizofreni tedavisindeki bu yaklaşım halk sağlığı hizmetleriyle uyuşmuyor. İngiliz Sağlık Örgütü tasarruf tedbirleri kapsamında ülkenin akıl sağlığı kliniklerinin yüzde otuzunu kapatmayı planlıyor.

Temel kurallar

British Journal of Psychiatry isimli bilim dergisinde şizofreni tedavisi ile ilgili temel kuralların açıklandığı bir makalede, pek çok ülkede ilaç tedavisinin öne çıktığı ve psikososyal müdahalelerin yetersiz kaldığı belirtiliyor.

Murat bugün 35 yaşında ve kız arkadaşı ile birlikte oldukça sağlıklı bir yaşam sürdürüyor. Tedavisi ile ilgili görüşlerini şöyle dile getiriyor: "Bu tür tedavinin önemini abarttığımı düşünmüyorum. Bu tedavi yaşamımı sürdürmem için bana gerekli desteği sağladı."

Şizofreni genellikle kendi ayakları üzerinde durmaya hazırlanan genç insanları vuruyor. Yeni pikoterapi ve sosyal terapi kombinasyonu bu genç insanların ömür boyu şizofreni tedavisi görmesini engelleyecek.


Kaynak:http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=3692801&tarih=2005-12-26
Hoşgeldiniz...
 
Burada Şizofreni hastalığı ile ilgili bilgileri bulacaksınız...Benim öykümü de öğreneceksiniz...Hayatta iyi şeyler olduğu kadar kötü şeyler de vardır...Mesela ben de kötü ve zorlu bir sınavdan geçiriliyorum...Şizofreni abim bize çok çektirdi!Hala da çektiriyor...Siz siz olun,akraba evliliği yapmayın!

Sevgiyle...
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı ile nasıl iletişim kurabilirim?
 
Fakülte Adres

İstanbul Tıp Fakültesi
Fatih / Çapa
İstanbul
34093
Türkiye

Telefon:(0212)414 23 54


Nöropsikiyatri İstanbul Hastanesi'nin İletişim Adresleri Neler?
 
NPiSTANBUL

Nöropsikiyatri İstanbul Hastanesi

Alemdağ Cad. Siteyolu No:29 (TEM Yolu Ümraniye

Kavşağı) 34768 Ümraniye / İstanbul T: +90 216 633 0

633 F: +90 216 634 12 50 www.npistanbul.com
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol